SAHİH-İ BUHARİ

Bablar - Konular - Numaralar

BED’UL-HALK

<< 1320 >>

EK SAYFA – 1320-2

3. YILDIZLAR

 

وقال قتادة: {ولقد زينا السماء الدنيا بمصابيح} /الملك: 5/: خلق هذه النجوم لثلاث: جعلها زينة للسماء، ورجوما للشياطين، وعلامات يهتدى بها، فمن تأول فيها بغير ذلك أخطأ، وأضاع نصيبه، وتكلف ما لا علم له به.

وقال ابن عباس: {هشيما} /الكهف: 45/: متغيرا. والأب ما يأكل الأنعام. {الأنام} /الرحمن: 10/: الخلق. {برزخ} /المؤمنون: 100/ و/الرحمن: 20/: حاجب. وقال مجاهد: {ألفافا} /النبأ: 16/: ملتفة. والغلب: الملتفة. {فراشا} /البقرة: 22/: مهادا كقوله: {ولكم في الأرض مستقر} /البقرة: 36/ و/الأعراف: 24/. {نكدا} /الأعراف: 58/: قليلا.

 

Katade, "Biz yere en yakın göğü lambalarla donattık" [Mülk, 5] ayetini açıklarken şunları söylemiştir: "Allah Teala bu yıldızları üç maksatla yaratmıştır: 1. Gökyüzünü süsleyen, donatan kandillerdir. 2. Şeytanları uzaklaştırmak için birer silah kılınmıştır. 3. İnsanların yönlerini bulmalarını sağlar.

 

Kim bu üç yorum dışında yıldızların farklı maksatlarla yaratıldığı yönünde yorumlara başvurursa hata etmiş, hakkında bilgi sahibi olmadığı bir konuda dayanaktan yoksun açıklama yapmış olur."

 

İbn Abbas هشيما kelimesini değişip bozulan متغيرا. والأب kelimesini hayvanların yediği ot / yem, الأنام kelimesini yaratılmış varlıklar الخلق ve برزخ kelimesini ise engel / set حاجب diye tefsir etmiştir.

 

Mücahid'e göre ألفافا ve الغلب kelimeleri birbirine geçmiş / yoğun ملتفة anlamına gelir فراشا kelimesi yatak / döşek / sergi / üzerinde durulan yer مهاد anlamındadır. Bu bakımdan "Sizin için yeryüzünde kalabileceğiniz yerleşim mekanı vardır" [Bakara, 36; Araf, 24] ayetindeki مستقر kelimesiyle eş anlamlıdır. نكدا kelimesi  ise az / değersiz / yetersiz قليلا anlamındadır.

 

 

AÇIKLAMA:     Katade'nin yıldızlar hakkındaki sözünü Abd İbn Humeyd, Şeyban yoluyla ve sonundaki şu ek ifadeyle mevsul olarak nakletmiştir: "Allah'ın emrini / hükümlerini bilmeyen bazı cahil kimseler şu yıldızlar konusunda hiç aslı olmayan bir geleceği bilme (kehanette bulunma) iddiası ortaya attılar ve 'Kim şu yıldız çıktığında ağaç dikerse şöyle olur, kim şu yıldız çıktığında yolculuğa başlarsa şöyle olur' gibi sözler söylemeye başladılar. Yemin ederim ki, hiçbir yıldız doğacak çocukların uzun, kısa, kızıl, beyaz, güzel ve çirkin olmasında etkili değildir. Hiçbir yıldız, hiçbir canlı ve hiçbir kuş gaybı bilemez." İşte bu ek bilgi sayesinde İmam Buhari'nin Yıldızlar başlığı altında Kur'an'da geçen bazı kelimelerin tefsirini niçin verdiğini de anlıyoruz. Gerçi bu kelimelerden bazılarının doğrudan konuyla ilgisi yoktur. Fakat İmam Buhari yine de yeri gelmişken bazı kelimeleri de açıklamıştır. En doğrusunu Allah bilir.

 

Ebu Ubeyde, Abdullah İbn Abbas'ın değişen متغير manasını verdiği هشيما kelimesine kuruyup un ufak olmuş anlamını vermiştir. Ebu Ubeyde تَذْرُوهُ الرِّيَاحُ cümlesini [Kehf, 45] ise "Rüzgarın saçıp savurduğu / dağıttığı" diye açıklamıştır. '

 

İbn Abbas'ın canlıların yediği şeyanlamını verdiği الأب kelimesi hakkında Hz. Ömer: "Biz ayette geçen meyve kelimesinin ne olduğunu biliyoruz! Peki الأب kelimesi ne anlama gelmektedir?" diye sormuş ve daha sonra kendisi şöyle demiştir: "Bırakalım bunları, bu herhangi bir delil olmadan zorlama yorumlara gitmek olur. "

 

Ayrıntılı bilgi için bkz. Kitabü'l-İ'tisam, Bab 3, Hadis No: 7289 ve 7293.

 

Müstemli ve Kuşmiheni rivayetlerinde برزخ kelimesine verilen karşılık حاجب değil, bu kelimenin eş anlamlısı olan حاجر dir. Bu tefsir de Abdullah İbn Abbas'a aittir.